27 Nisan 2011 Çarşamba

Büyük Devrim Günleri- Çişler Kakalar Klozete!

Hayatımızı değiştirecek, içten içe dört gözle beklediğim büyük devrim gerçekleşiyor ! Deniz çişini ve kakasını söylemeye başladı ahali! Hem de ben düzenli bir çaba göstermedim bile. Sadece 5-6 ay önce Ada ablasının bize transfer olan  lazimligini temizleyip klozetin yanına koydum ve Deniz'e "Bak burası anneyle babanın tuvaleti. Biz çişi kakayım buraya yapıyoruz ya, istersen sen de buraya yapabilirsin. Bu da senin tuvaletin" gibi basit bir açıklama yaptım. Zaten beni de babasını da tuvalette görmeye alışıktı. Anlamış gibi baktı, ben de "hadi gel otur istersen" dedim. İstemedi. Israr yok. Tuvaletten çıktık. Sonra her tuvalete girişimde ona (zaten hep peşimden geliyordu) kendi lazimliğini gösterip aynı hatırlatmayı yaptım. Bir süre sonra korkak ve tedirgin, giyinik olarak oturdu. Sonra pantalonunu çıkarıp bezle oturmayı ve çıplak oturmayı da kabul etti. Ama bunlar uzun süreçlerdi ve düzenli ilerlemediler yani bir iki kez çıplak oturup sonra giyinikken bile oturmayı reddettiği oldu mesela. İpc'den Sinem hanımın ve internetteki okuduklarımın konuyla ilgili tek önemsedikleri ve üstüne basa basa tekrar ettikleri kilit noktası şuydu: "Asla zorlamayın". Ben hep teklif var ısrar yok yaptım. Hatta bazen teklif de etmedim. Sonra bir ara belki bize özendiği için klozete oturmayı tercih eder diye klozet oturağı aldım. Onu gerçekten de daha eglenceli buldu, oturup oturup "anne baba" dedi. Yani anne baba gibi oturuyorum demek istiyor diye tercüme ettim kendince. Ama son 2 aydır falan birkaç günde bir oturup cis kaka beklememize ragmen hiç gelmediler. Biz de " olsun sonra belki gelir" deyip kalktık hep. Ta ki gecen hafta bir aksam tam oynarken kaka kaka diyene kadar. Genelde yaptıktan sonra rahatsız olup söylüyor oldugundan altını degisitrmek için banyoya götürüp altını actım. Aa aaa, kaka yoktu. Ama bizimki klozeti gösterip "kaka kaka", pardon "tata tata" demeye devam ediyordu. "Alla Allah" deyip oturttum. Hiç de beklemiyorken "plop plop" diye suya düşen kaka sesi duyunca nasıl sevindim tahmin edemezsiniz! Çok abartmadan alkış, sevinç ve tebrik sonrası Deniz bitti dedi indi, kakasına bakıp "ba baay" diyerek el salladı ve benim şaşkın bakışlarım arasında sifonu çekti. İste Deniz'in ilk kakası sehir kanalizasyonundaki yerini böylece almış oldu :)

Şimdi sanmayın ki böylece bezsiz günlere geçiş yaptık. Bu kaka yapışı ilk ve son oldu. Bir süre aynen beze yapmaya devam etti. Ama genelde bez takmaktan aşırı rahatsız olmaya başladı. Sürekli bezi çekistirip "anne çıkart" dedi, ben de çıkardım. Bir iki (belki de daha fazla) pantalonunun paçalarına cis veya kaka doldurma vakasından sonra çişini de kakasını da söylemeye kendiliğinden başladı. Şimdi bazen çis tuvalete koşturana kadar biraz kaçıyor ama genelde aksiyon başarılı. Başka odada yalnızken kukusunu iki eliyle tutarak "Nanu çis! Nanu çiş!" diye koşarak mutfağa gelmesini Nuran Hanım anlata anlata bitiremiyor! Sonuçta 3-4 gündür Deniz gündüz bez bağlamıyor. Dışarı çıkarken ve uyurken hariç tabii. Geceleri çok su içen ve çok cis yapan bir bebek olduğu için geceyi nasıl halledecegimi hiç bilmiyorum. Ama acelem yok. BU aşamaya da uzunca bir sürede, hiç zorlamadan geldik, geceyi de böyle böyle çözeriz herhalde.
Yazı pişiksiz, bezsiz, kakalarla muhatap olmadan geçirebileceğim için çok mutluyum! Haydi ben neyse de, Deniz çok rahat edecek çookkk!    
   

Şükür Bloğumuza Kavuştuk !

Bir gün yazmak için blogu açıp karşımda "mahkeme kararıyla kapalidir" diye bir yazı gördüğünde yaşadığım soku nasıl anlatsam? Birden gözümün önüne gönderdiğim bütün postlar ve gelen yorumları getirmeye çalıştım. Annelikle ilgili bir blogda kapatacak ne bulacaklar falan diye saçma saçma düşünürken ( tabii bu aslında insanın gizli gizli kendini ne kadar önemsediği ve buyuttugu ile ilgili bir göstergedir. Devlet polis mahkeme neyse, işi yok senin sitenle uğraşacak!) aklıma başka blogları kontrol etmek geldi neyse ki. Baktım hepsinde bu durum var , kendi kendime baya güldüm tabii. Neyse sonra Google haberlerinde arama yapıp meseleyi öğrendim. Mehre Google'ın telif yasasına uygun davranmayan bir blogu yüzünden bizim muthis yargı sistemimiz butunnnnn Google bloglarını kapatmış! Hey yarabbi! Beklemekten başka yapacak bir şey yoktu. Bir de elimizdeki bir şeyi kaybedince degerini anlarız ya, bir post yazasım geldi ki o aralar, sormayın! Yazamayacagim ya, sırf ondan. Yok yok, sırf ondan değil, biraz yenilik ve gelişmeler de var malzeme çıkaran bana. Neyse iste, sonunda 1 ay kadar mı surdu, biraz daha mı fazla bilemiyorum, tekrar kavuştuk kendi sanal coplugumuze. Haydi o zaman ötelim!

Yalnızlığa Çare

-aslında 8 Nisan'da, büyük blog yokluğu döneminde, sonra yayımlanmak üzere iphone'a yazılmış yazidir-

Bir yazı yazasım var. Aslında yazıp yazıp sosyal paylaşım yapasım var galiba. Bunun sebebi sanırım 3 aksamdir kocamın sehir dısında olması ve Deniz uyduktan sonra 2 çift laf edecek kimsemin olmaması. Neyse ki kızım artık bana arkadslik edecek kadar büyüdü. Uyku vakti gelene kadar sıkıntı dağıtmak için kendimizi disari atıp gezebiliyor, kitapçıda oyalanip kitaplar alabiliyor, aksam yemeği yiyip sonra barda birer içki (!) icebiliyoruz. Üstelik başka herhangi bir arkadaşımla gitsem bu kadar genc ve yakışıklı barmen ve garsonun ilgi odağı olmayacağımız kesin :) Şaka bir yana gercekten herkesten bir sempati, bir ilgi. Deniz ilgi odağı olmaktan son derece memnun, ben yalnızlıktan kurtulduğum iki çift laf edecek birini bulduğum için. Gerçi bu sekilde muhabbet sadece ve sadece deniz ve karşımızdaki insanın varsa cocuğu etrafında donüyor ama ben hiç şikayetçi değilim zaten bu aralar öyle bir durumdayım ki herkese sürekli Deniz'in fotograflarını göstermek ve marifetlerini anlatmak istiyorum. Kızıma hayranlığım ve tutku seklinde askım her gün artıyor. Kocama da öyle. Memnun olmasam da itiraf etmeliyim ki her hafta 2-3 gece ayrı kalmak evliliğe özlem unsurunu ekleyerek duyguları canlandırıyor, yoğunlastiriyor.
Bana su an yaşadığım hayatla ilgili yapacak tek şey kalıyor: şükretmek. Binlerce kez.