16 Ekim 2011 Pazar

Farid Farjad Konseri


Dün Faird Farjad konserindeydik. Uzunca bir zamandır yapmadığımız bir güzellikti konsere gitmek. Farid Farjad benim için daha önce Emin'in evinde bulduğum, onun tavsiyesiyle dinlediğim ama o an modumda olmadığımdan herhalde, sıkıcı bulup dinlemeyi yarım bıraktığım bir Cd'den ibaretti. Dün itibarıyla ise çok daha fazlası.

"Kemanı ağlatan adam" sıfatını fazlasıyla hak ediyor, hatta "kemanı konuşturan" veya "kemana ağıt yaktıran" bile denebilirmiş bence. Bir kemandan çıkabilecek her tür sesi kullanarak çalıyor sanki. Bu koşuşturmalı ve hep meşgul hayatımızda son zamanlarda kendimiz için yaptığımız en iyi şeydi bu konsere gitmek. Dinlerken kendimi hayata bir mola vermiş, ruhumu besliyor gibi hissettim. İnsan sanki böyle bir sanat eserinin kakrşısında insan olduğunu daha bir hissediyor, çünkü bu bizi diğer bütün canlılardan ayıran bir beceri dedim kendi kendime. İşte bu "SANAT" dedim. İnsanoğlunun dehasından başka birşey değil. Bunu yapmak, yaratabilmek müthiş bir deha, hissetmek ve bununla ruhunu doyurabilmek ise büyük bir lütuf.
Emin "konseri dinle bak, sonunda CDsini almak isteyeceksin" demişti başlarken, ben ise keman çalmayı öğrenmek istedim. Hep istediğim birşeydi aslında bir enstrüman çalmayı öğrenmek, bilmem ki 31 yaş çok mu geçtir :)

Benzeri bir duyguyu Amsterdam'da Van Gogh müzesini gezerken zeytin ağaçları resimlerinin önünden ayrılamadığımda yaşamıştım. Ne var ki sanırım resim bu anlamda daha anlaşılması, algılanması zor. Bir kere o orada olsa ve yıllarca dursa da sen bakmadığın sürece göremezsin, ve senin için yoktur. Bakman, fark etmen ve baksan da bir de "görmen" gerekir. Oysa müzik senin onunla ilgin olmadığı bir anda bile kulaklarından girer içine ve benliğini kaplayıp seni kendine çeker. Bir yolunu bulur, bazen farkında bile değilken seni içine çekiverir.

Farid Farjad'ın hüzünlü ve bazen de neşeli kemanı da bizi çepeçevre sardı, sarmaladı, insan olduğumuz için şükrettirdi. Bu kadar bam telimize dokunabilmesinin bir sebebi de şüphesiz İranlı olmasından dolayı ezgilerinde bulunan oryantel tınılardı diye düşünüyorum. Bir batılı müzisyenin kemanından bu kadar etkilenir miydik, bilemiyorum.

Yaşadığım "insanlık" duygusunun tam tersini ise Farid Farjad konserinin sonunda yaşattı bana. Çaldıklarıyla değil, anlattıklarıyla. Tabii bizim dinleyebildiklerimiz, kendisi de İranlı olduğu için fazlasıyla duygulanan tercümanın gözyaşlarının izin verdiğince çevirdikleriydi.Özetle şunları söyledi:

"Ben İstanbul'a defalarca geldim ve çok güzel bir şehriniz olduğunu düşünüyorum. Buraya olan aşkım çok eskilere dayanır. Yıllardır Amerika'da yaşıyorum. Ama vasiyetimde buraya, Türkiye'ye gömülmeyi istedim. Çünkü beni burada seviyorlar. Kendi ülkeme ise giremiyorum. Onlara da kemanımla mutluluk ve sevgi götürmek istiyorum ama onlar bundan korkuyorlar.
Orada sevgi günah.
Orada müzik günah.
Memleketimde anneler bebeklerine ninni söylemeye korkar hale geldiler.
Bundan büyük bir facia yoktur. "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder