Bir haftadır Manisa'dayız. Normalde yaz tatillerinde Çeşme'ye gitmeden önce bir,en fazla iki günlüğüne uğradığımız baba memleketine bu sefer sadece babaanneyi ziyarete, rahat rahat kalmaya geldik. Hem de çok sıcak olan yaz mevsiminde değil her yerin yemyeşil olduğu, sıcacık havada yaz yağmurlarının tıpır tıpır camlara vurduğu, dağdan mis gibi orman havası yüklü hafif rüzgarların estiği bir bahar mevsiminde.
Bilmeyenler için belirteyim: Manisa Spil Dağı'nın eteklerinde kuruludur. Muhteşem Yüzyıl ile hayatımıza giren ve bu aralar çok gündemde olan Kanuni'nin ve bir sürü padişahın henüz şehzadeyken yaşadığı ve eğitim gördüğü "şehzadeler şehri" dir burası. Bir meşhur sakini de Manisa Tarzanı diye bilinen en eski çevre aktivistlerinden Ahmet Bedevi. Doğrusu ben Emin'le evlenip Manisa ile tanışmadan önce Manisa Tarzanı'nın gerçekten yaşamış biri olduğunu bilmiyordum. Bir film kahramanından başka birşey olmadığını sanıyordum. Meğer Ahmet Bedevi, hayatı boyunca üzerinde bir şort ile dağda yaşamış ve Manisa'yı ağaçlandırmak için çok çabalamış, 1963 te hayatını kaybetmiş bir çevreciymiş.
Küçük bir Ege şehri hayatını bir hafta hem turist gibi, hem de arabamla ilgili halletmem gereken bazı bürokratik işlemleri (ayrı bir yazı konusu) burada halletmem gerektiğinden bir Manisa'lı gibi yaşadım. İşte izlenimlerim:
- Banka, vergi dairesi, belediye gibi kurumlardaki işlerinin tamamını yürüyerek yarım günde halledip üzerine bir de çocuğunu parka götürüp akraba ziyareti yapabilirsiniz
-Mesafe yakınlığından başka bir avantaj her yerde bir tanıdık bulma ihtimalinizin yüksek olması. İşler daha çabuk hallediliyor tabii.
- Sağımız solumuz önümüz arkamız park. Çocuklar için şahane!
- Bir hastalık, bir problem mi oldu? Akrabalardan biri pazar alışverişini yapıp getiriverir, biri sabah ekmeğini alıverir, biri börek sarar getirir, biri doktora götürüverir... Yaşlılar için şahane!
- Burada parklardaki çocuklar çok daha kuduruk mu, bana mı öyle geldi? Sanki İstanbul parklarındaki çocuklar daha sakin oynuyor.
- Kesin olan bir şey var ki buradaki parklarda daha yaşı büyük çocuklar görmek mümkün. İstanbul'da 11-14 yaşlarındaki çocuklar ya bilgisayar ya ders başında olduğundan herhalde, parka falan gitmez. Gitmeyi "çocukça" görür sanırım. Burada o yaş grubu hala parkta.
- Sokakta köşeyi dönünce karşına yemyeşil dağ yamaçları çıkıvermesi harika bir manzara! Bazen yeşil bazen gri, başı bazen bulutlarda görünen dağ manzaraları şahane!
- Ara sokaklarda ciddi bir park problemi var, iki yana park etmiş arabalar yüzünden araba kullanmak çok zor geldi.
- Deniz burada aile sevgisi sağanağından sarhoşa döndü. Alabildiğine şımardı. Umarım dönüşte normal hayatımıza dönmekte zorlanmayız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder