24 Ekim 2009 Cumartesi

Haftasonunu Sevmek

Çalışmayıp evde oturan bir kadının hafta sonunu benim gibi iple çekmesinin tek açıklaması kocasını çok sevmesi olabilir :)

Aman Kuaförünüze Dikkat !!!

Bayanlar, ve hatta metroseksüel baylar! Manikür-pedikür yaptırdığınız yerin hijyenine güveniyor musunuz? Aman dikkat edin! Bilmediğim bir yerde pedikür yaptırdım, 2 aydır her ayak parmağımda sırayla çıkan yaralarla uğraşıyorum!

"Kısa Kısa" ya Giriş

Söyleyecek kısa bir sözüm olduğunda, çabucak buradan paylaşacağım ve hepsini "Kısa Kısa" etiketi altında toplayacağım. Kısa ve öz. Bazen çok da öz olmayabilir ama idare edin artık :)

23 Ekim 2009 Cuma

Günden Güne, Adım Adım

Kızımız dün, yani yani 22 Ekim itibariyle oyuncaklarına elini uzatıp onları tutmaya başladı sayın izleyiciler! Bu süreçleri adım adım izlemek bana nasıl da keyif veriyor anlatamam. Resmen günden güne yavrunuzun geliştiğini görüyorsunuz anne baba olunca. Önceleri sadece oyuncaklara dikkatle bakıyordu. Sonra ellerini kontrolsüzce sallarken eli mi değdi, yoksa özellikle elini mi uzattı pek de anlaşılmıyordu hareketlerinden. Ama dün ilk olarak oyun halısında yatarken (hani bebeği yatırırsınız, üstünde bir takım oyuncaklar sallanır) yüzüne yakın duran renkli arıya baktı baktı, sonra bir baktım elini kaldırmış arıyı okşuyor. Gene çok anlam yüklemeyeyim dedim ama akşam gezmesinde bir kafede otururken aynı şeyi daha da belirgin olarak tekrar etti. Arabasında yatarken yüzüne yakın sallanan mor su aygırını hop diye ayağından tutverdi! Tekrar rekrar bırakıp bırakıp tutarken yüzündeki dikkat, konsantrasyon ve hırs ifadesi de görülmeye değerdi!

Diyeceğim şu ki, bu basit bir gelişme, olacağı belli olan, benim kızıma özel olmayan bir beceri. Bİliyorum ki başarı bile denemez buna. Ama gene de bende bir gurur, bir duygusallık! Sanki kızım Harvard Üniversitesinden mezun oldu! Gerçekten insan anne olmanın tuhaf yanlarını görüyor ve kendine şaşıyor her geçen gün. Her geçen gün yeni bir mutluluk ve güzellikle dolu. 7 gün 24 saat beraber olup da doyamadığım bir sevgi kızıma olan sevgim. Günde 10 kez yapıp da bıkmadan aynı zevki aldığım birşey onu emzirmek. Şimdiden onun büyüyeceğini, bu tatlı günlerin biteceğini düşünüp o günler için hüzünleniyorum. Bir yandan biliyorum ki o zman da başka zevkler ve mutluluklar bekliyo olacak bizi, ama şu emzirme zevki yok mu! O bitecek, kızım artık benden beslenmeyecek. Daha da büyüyünce bir dönem gelecek bağımsız olacak, hatta beni beğenmeycek.


İnsan hakkaten anne olunca anlıyormuş.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Deniz 3 aylık!

Geçen hafta 3 aylık kontrolümüze gidip geldik. Boy kilo, artmaya devam ediyor. 7 kilo civarı olmuştur diye tahmin etmiştik, 6915 gram çıktı. Belimizin ve kollarımızın ağrıması boşuna değilmiş! Boyu da 67,5 cm. Yani küvetine sığmaması da boşuna değil!

Aslında bilsek de sormadan edemedik doktorumuza: Bu kızın bazen elleri buz gibi oluyor, ama geri kalanı sıcak oluyor. Üşüyor mu demek?
Cevap hayır arkadaşlar. Bebeklerin elleri, ayakları, burunları, yanakları soğuk olabilir, panik yapıp kat kat giydirmeden önce ensesinin hemen altına dokunun. Sırtı da soğuksa üşüyor demektir. Yoksa birşey yapmaya gerek yok. Bunu çok iyi bildiğim halde annelik işte, üşüyormuş gibi geliyor, acaba mı diyorum her seferinde :)


Önemli bir dönüm noktası 3 aylık olmak. Herşey, uyku özellikle de daha bir düzene giriyor. Tam 3 ayı doldurmadan önce "3 aylık bebekler gecede 1 kez emer" diyen makalelere "hadi canım" diye cevap veriyorduk. Tam 3 aylık olduğu günlerde, 1-2 gün anca şaşmıştır, sadece sabaha karşı 4'te uyanmaya başladı. Akşamları 8-9 civarı uyuyor, gece 4' te uyanıp emiyor, sonra artık sabah 8'de. Hatta son bir iki gecedir 5'e ve 6'ya kadar uyuduğu bile oldu!
Gündüzlerimiz de gayet düzenli. Sabah kalkış değişken; 9-11 arası. Ama kesin olan şu ki ondan sonra 2 saat uyanık kalıp 1 saat uyuyor. Saat gibi! Acıkıp meme emmesi de 2 saatte bir. Bu periyod belli olunca ben de günümü buna göre planlıyabiliyorum. SAdece dışarı çıkışlarımızda biraz değişebiliyor (açık havada genelde biraz daha fazla uyuyor) veya hafta sonları baba evde olduğunda...

Bu ay bir de zaatüre aşısı oldu bebeğimiz. Bir dahaki aşı birdahaki aya.
Bir dahaki dönüm noktası ise 6 ay. Dediklerine göre o zaman da her gün yeni birşey yapmaya başlıyormuş! Yani önümüzde çok eğlenceli zamanlar var.

9 Ekim 2009 Cuma

Eyvah! Deniz Biberonu Reddediyor!

"Dünkü nüfus müdürlüğü operasyonum şişkoluğumu yüzüme vurmaktan başka (bakınız bir önceki yazı) bir işe daha yaradı. Biberonlarla ilgili bir gerçegi öğrendim. Bir bebeğin biberon seçebildigini! Bir biberondan süt içen bebeğin illa bütün biberonlardan içmeyeceğini." diye başlamıştım aslında bu yazıya. Çünkü kızımın biberondan süt içmeyi reddedişini yeni bir biberon kullanmamıza bağlamıştım ilkin. Buna inanmayı çok istediğimden, Deniz'in artık biberonun hiçbir çeşidinden süt içmemeye karar vermiş olabileceğini aklıma bile getirmemiştim. Ne kadar yanılmışım!

Asıl süt, rezene çayı vs vermek için kullandığımız Avent biberonumuzu bir arkadaşımızda unutmuş olduğumuzdan sadece 1 kez Deniz 1 aylıkken kullandığımız bir başkasını bıraktım anneme. İçim rahat gidip Nüfus Müdürlüğündeki işimi hallettim. Geldiğimde yokluğum boyunca uyumuştu ve beslemeye gerek kalmamıştı. Uyanınca, biberondaki süt boşa gitmesin diye onu içirelim dedik, fakat nafile. Çok aç olmasına rağmen kesinlikle içmedi, yaygara koparıp ben meme verene kadar ağladı. Bir ümit, 1 gün sonra buzluktaki sütlerden çözüp alışık olduğu Avent biberona koyup dışarı çıkarken yanıma aldım. Ama sonuç gene hüsran: ağğzına alıyor, damaklarıyla çiğniyor, diliyle evirip çeviriyor ama emmiyor. Yine meme verdim mecbur.

Ben hala iyimserliğimi korumaya çalışarak "belki donup çözülmüş sütü beğenmedi, ısısı aynı değildi, belki dışarıda dikkati çok dağıldığı için içemedi" gibi ihtimaller üzerinde durarak üçüncü denemeyi evde, taze sağılmış sütle yapmaya karar verdim. Ertesi gün süt zamanı gelip ağlamaya başladığında süt sağdım, biberona koydum. Bu esnada Deniz iyice acıktı tabii. Ama gene fayda etmedi. Onun değil benim direncim kırıldı, kıyamadım meme verdim. Sadece bir ara memeyi bıraktığında aradan biberonu sokuşturduğumda cuk cuk emdi, ama o zaman da artık karnı doymuştu.


Şimdi ben dehşet içindeyim. Ya bir daha hiç biberondan süt içmezse? Konuştuğum arkadaşlardan hiç biberon almayan, hatta meyve sularına falan başlama vakti geldiğinde de biberon istemediği için annesine çok zorluk çıkaran bebeklerin, bebeği illa meme istediği için onu bırakıp iş dahil hiç bir yere gidemeyen annelerin hikayelerini duyuyorum.
Tam da eski patronlarıma gidip evden çalışıp part time ofise gelebileceğimi söylediğim, Deniz'i birkaç saatliğine anneme bırakıp direksiyon derslerine başlamayı, tekrar spor salonuna yazılmayı planladığım bir dönemde çok acı bir haber oldu bu benim için. Ne yapalım, hep biberondan içmeye alışıp memeyi reddeder bebekler diye duyduk, tersi konusunda uyaran hiç olmadı ki! Doğum öncesi kursta, forumlarda, sitelerde hep "aman bebeklere ilk ay biberon vermeyin memeyi bırakır, biberondan içmek daha kolaydır, alışırsa fena olur" cümlelerini duyduk ve okuduk. Dolayısıyla "alışık" dediğim biberonu bile memeden vazgeçer korkusundan, doğduğundan beri 3-4 kez ancak kullanmışızdır. Şimdi diyorum ki keşke daha sık verseymişiz!

Ben gene de pes etmeyeceğim. Dün gidip daha yumuşak olan kauçuk uçlu biberonlardan aldım. Bir de onlarla deneyeceğim. Bir de bir teoriye göre bebeğin anne kokusundan uzak olması gerekirmiş. Yoksa anne kokusu ona meme emmeyi çağrıştırdığı için biberona hiç yanaşmazmış. Deneyeceğim, göreceğim, bana şans dileyin! Hatta bu konuda tecrübeleri olanlar yazarsa çok sevinirim...

Hamile Zannedilmenin Dayanılmaz Psikolojisi!

Tamam zaten yediklerime dikkat etmeye başladım. Haftada 3 gün tempolu yürüyüşümü de yapıyorum. Zaten tatil fotolarımızdan ne kadar şişman olduğumu görüp dehşete düşmüştüm. Bir de o densiz kadını karşıma çıkarmana ne gerek vardı hayat???

Dün sabah Deniz'i annemle evde bırakıp 2 senedir hala değiştirmediğim nüfus cüzdanımı yeni soyadıma göre yenilemeye gittim de... Dönüş yolunda bindiğim minibüste attı bana tokadını hayat. Kadının biri (bak şu densize yaaa!) yüzünde tatlı bir gülümsemeyle, ısrarla bana yer vermeye çalıştı! Hamile olduğumu düşündü besbelli! Tabii bunda üzerimdeki hamilelikten kalma bol kıyafetin de etkisi vardır mutlaka.. Ama sorun bakalım neden hala hamilelik kıyafetlerimi giyiyorum! Bildiniz, diğerlerine sığmıyorum da ondan! Kadıncaaz yaşlı başlı bişey olmasa teşekkür edip oturacaktım hiç bozuntuya vermeden ama kıyamadım benim yüzümden ayakta gitmesine. Gene de kendimi "çok yeni doğum yapmış o yüzden henüz göbeği inmemiş" olarak tanımladım ki, külliyen yalan, 3 ayın neresi çok yeni! Kalanlar artık doğum sonrası şişliği falan değil, basbaya alınan kilolarca yağ.

Neyse bu beni yıkmasın, başladığım diyetime ve yürüyüşlerime devam etmem için motivasyon olsun, dimi ama?
Şimdi her okuyan diycek "ama sen emziriyorsun, diyet yapmamalısın" Ben şimdiden cevabını vereyim :)

Hamileliğin 3. ayında diyetisyene gitmiştim, doktorumun tavsiyesiyle. Hamilelik boyunca kullanabileceğim bir "sağlıklı beslenme" listesi vermişti bana. Aradım sordum, emzirirken aynısı uygundur dedi. Süt üretimi için bol sıvı tüketmek kaydıyla. Zaten baklava, kalburabastı, börek, yağlı ballı kahvaltılar vs süt yapmıyormuş, bayram tatilinde deneyerek gördüm :)

Hadi bari listeyi de sizinle paylaşayım. Dediğim gibi sıkı rejim değil sağlıklı beslenme listesi. Ama tam olarak uysam kilo da veririm, malum emzirme döneminde günde 300-500 kalori fazladan yakıyor bünye.

Sabah: Ihlamur, kuşburnu vs çayı
2 dilim (60 grma) az yağlı peynir
2 dilim tam çavdar veya buğday ekmeği
Domates, maydanoz, salatalık, biber vs
5 adet zeytin
Haftada 2 kez 1 yumurta
Ara: 1 porsiyon meyve
Öğle: 4-5 yemek kaşığı sebze yemeği
Bol salata
2 yemek kaşığı diyet yoğurt/ayran/cacık
2 dilim ekmek/4 yemek kaşığı pilav
Ara: 1 porsiyon meyve+ 2 adet ceviz
Ara: 1 ufak diyet yoğurt+ 2-3 adet grissini
Akşam: 4 köfte kadar et/balık/tavuk
Bol salata
2 yemek kaşığı sebze
2 yemek kaşığı diyet yoğurt/cacık/ayran
1 dilim ekmek/1 kase çorba
Gece: 1-2 porsiyon meyve


Bu da Dilara Koçak'ın sitesinde emzirme dönemi beslenmesi ile ilgili yazı...

4 Ekim 2009 Pazar

Bebeğimizle İlk Tatil


Uzun zamandır planladığımız ve iple çeke çeke sonunda getirdiğimiz tatilimize çıktık ve başarıyla, sorunsuz bitirip geri bile döndük. Kızımız 2,5 aylık çıktığı seyahatten neredeyse 3 aylık kocaman bir kız olarak döndü. Bir çıkışta arabayla İstanbul-Cunda Adası-Manisa-Çeşme-Manisa-İstanbul yaptı, deniz kenarı da, üzüm bağları da gördü. Babaannesini, halasıgilleri ve babasının sülalesinden birçok kişiyi tanıdı. Bolca hayranlık ve altın topladı :) Bizi de hiç üzmedi. Yollarda hep araba koltuğunda güzel güzel uyudu, hatta kaka yapışı bile o kadar mükemmel zamanlamaya sahipti ki, ya tam yola çıkmadan önce, ya tam feribota binerken!

Şimdi buraya "alın bebeğinizi tatile gönlünüzce çıkın, bebek olunca hiçbir yere gidilmiyor lafına inanmayın" yazacağım ama biliyorum, bizimki gibi sakin, problemsiz, bakımı kolay bir bebekle mümkün olanlar sürekli ağlayan kolik bir bebekle mümkün olmayabilir. O yüzden bu konuda ukalalık etmemeyi tercih edeceğim ve kızım Denizciğime bize güzel bir tatil yaptırdığı için teşekkür edeceğim. Netekim yakın bir arkadaşımız aynı tarihlerde bebeğiyle Ege kıyılarına tatil için yola çıkmış, fakat ufaklık o kadar ağlamış ki yoldan geri dönüp tatili gelecek seneye ertelemek zorunda kalmışlar. Başka bir arkadaşım ise tatile gitmiş gitmesine ama orada da uykusuz geceler geçirip gün içinde de bebek pışpışlamaktan denize ancak uzaktan bakabilmiş. Yani bu işler tamamen bebeğinizin kolik olup olmamasına, arabada yolculuğa nasıl tepki gösterdiğine falan bağlı. Bebişlerle ilgili pek çok konuda olduğu gibi tek bir doğru yok, fakat bizim doktorumuz dahil pek çok annenin de dediği gibi, eğer çok ekstra bir durum yoksa bebeğinizden korkmamak daha iyi. Onunla bir yerlere gitmekten korkup çekinmezseniz o da rahat oluyor. "Bebekle hiçbir yere gidilmez" ci annelerin pek çoğu bebekten değil annelerin rahatsızlığından kaynaklı gözlemlediğim kadarıyla.

Her yerde, her koşulda!

Biz bu tatilde her yerde her koşulda emzirebilme yeteneğimizi biraz daha geliştirdik. Bence tatil öncesi rahat etmek için bu konuda tecrübeniz yoksa biraz açık havada emzirme egzersizi yapın. Deniz kenarında otururken şezlongda veya deniz kenarında sofrada balığını yerken memeyi çıkarıp emzirivermek çok rahat. Bunun için kamuflaj amaçlı satılan bir ürün var ama doğrusu ben buna hiç ihtiyaç duymadım. Kalabalık ortamlarda omuzuma attığım bir şal veya tülbent işimi gayet görüyor ki tenha ortamlarda ona bile gerek yok bence. Deniz de açık havada bulunmaktan çok zevk aldı ve açık havada beslenme sonrası hemen uyumaya devam etti. Sadece bir kez, Alaçatı'da sörf yapıp denizden çıktığımda emzirmek için acele ettiğimde memenin soğuk ve tuzlu olması yüzünden sorun yaşadık. Bir attı ağzını meme bildiği meme değil, bastı yaygarayı! Bir deneme daha, daha da çok bağırmaya başladı! Zavallı çocuk hayatında ilk kez memeye bile güven olmadığını öğrendi. İçme suyuyla tuzdan arındırıp elimle ısıttıktan sonra önce bir süpheyle yaklaştı ama sonunda mutlu sona erdi kızım.
Emzirmeden başka alt değiştirmeyi de her koşulda yapabilmek iyi oluyor. Bunun için şu bebeğin bütün ıvır zıvırını yerleştirebildiğiniz bebek bakım çantaları çok kullanışlı. Benimkinde bir de muşamba alt değiştirme minderi var ki her zeminde iş görüyor. Ama alt temizliği bebeği kısmen soymayı gerektirdiğinden daha uygun hava şartları istiyor. Yoksa soğukta ve esinitide popoşu üşütmek de var!


Usluluk da bir yere kadar!

Uslu uslu dediysek, bu da bebek sonuçta. Cunda'da yıldızlar çıkmış, ay tepeye yaklaşıyor, pancar motorlu balıkçılar kıyıya pata pata dönüyorlar ve bizim çekirdek aile güzel bir restoranın en kıyı masasını mezlerle donatmış keyif yapıyor... iken Deniz ağlamaya bir başladı! Önce sükunetle karşıladık, bizim kızımız uslu ya! Arabasından aldık, biraz baba hoplattı gezdirdi, olmadı anne kokusu ister dedik ben aldım. Gene susmadı, dur bakalım meme vereyim dedim, her derda deva susturucu ya meme... Emdi emdi, bıraktı, ağlamaya aynen devam. Hatta aynen değil daha da şiddetli. Babası hafif esintiden ve diğer yemek yiyenleri rahatsız etmekten çekinerek "çok uslu" kızımızı alıp restoranın içine gitti. İleri geri geziyor, pışpışlıyor, hoplatıyor ama nafile. Kızın ağlaması çığlıklara dönüştü, benim bile kulağıma geliyor. Sonunda babayı masayı gönderip ben içerde susturma çalışmalarına devam ettim. Uzun bir ileri-geri yürüme ve konuşma sonrasında bizim ufaklık sakinleşti ve uykuya geçti. Tekrar arabasına yatırıp yemeğimize kaldığımız yerden devam edebildik. Bir de bu sırada babası ile uzaktan Deniz'in hallerini birbirimize anlatmak için bir dizi el işareti geliştirdik. "Uyumak üzere" "Problem var,ağlıyor" "Uyudu", "Gazı var" gibisinden her durum için uzaktan görebileceğimiz bir el işaretimiz var artık. Ama neyse ki tatilin geri kalanında bir daha ihtiyaç duymadık.

Yanımıza neler aldık

Bizim kızla ilk tatilin beni en çok düşündüren yanı yanımıza neler alacağımız konusuydu. Bu konu yola 2-3 gün kala beni strese sokmaya başladı. Ben de hiç risk almayarak konuyu en basit şekilde çözdüm: Herşeyi aldım! Deniz'in normal bakım malzemelerini (tarak,bezler,yağ,pişik kremi, tırnak makası, popo silme malzemeleri, burundan sümük çekme zımbırtısı vs) zaten 3 günlüğüne de gitsek 33 günlüğüne de bizimle gelecekti. Onun dışında hem yazlık hem kışlık bütün kıyafetlerini (zaten küçücük küçücük olduklarından yer tutmuyorlar), göğüsten süt çekmeye yarayan pompa ve yan ürünlerini, tabii ki göğüs pedlerimi, ince ve kalın battaniyeleri, yazlık ve kışlık şapkaları, işe yaramasa da rezene çayını, biberonu, kullanmasa da emzikleri (emzik verince yüzünü buruşturup tükürüyor, herşeyi emiyor, emzik hariç!), iampuan ve sabununu, havlu ve tülbentlerini bir çantaya doldurdum. Pusetten başka içinde yatırmak için abimin kızından kalma port bebeyi, her ikisine uygun cibinlikleri (çok önemli!) ve yağmurluklarını aldık, hatta gündüz içinde oturmayı sevdiği ana kucağını almak üzere söktük ama arabada yer kalmadığından bıraktık. En önemlisi de doktorumuzu arayıp ateş düşürücü ve böcek sokması gibi durumlar için tavsiye ettiği ilaçları çantaya attık. Neyse ki ilaçlara ihtiyacımız olmadı (pardon, böcek sokması ilacını ayağımdan arı sokunca ben kullandım!) ama hazırlıklı olmak iyidir!
Hatta bütün bunlardan başka evdeki alt değiştirme masasının yanında duvarda yapışık olan ve Deniz'İn bakıp bakıp güldüğü zürafasını bile 2 müzikli oyuncakla birlikte yanımız aldık. İyiki de almışız! Biraz mızmızlandığı zamanlarda oyalamak için çok işe yaradılar.

Neleri kuulandığıma gelince: En kalın ve en ince kıyafetleri pek kullanmadık. Süt sağma pompasını ve biberonu, emzikleri ve rezene çayını tahmin ettiğim gibi kullanmadık. Diğer bütün bakım malzemelerini, battaniyeleri vs kullandık. Cibinlikler kilit objeler, bütün gün açık havada geçince çok lazım oldular. Banyo malzemelerini de kullandık çünkü oralarda da yıkanmaya aynen devam! Bu sefer küvetimizi almadığımız için annenin veya babanın kucağında duşla veya maşrapayla akan suda yıkanmaya geçtik. Gördük ki bizim kız yıkanmanın her türlüsünü seviyor!

İşte böylece hayatımızın ilki, ama sonuncusu olmayan bebekli tatilimizi bitirip döndük. Tatilin uzunu ve kötüsü yoktur. Bu 2 hafta az bile geldi. Kapıda Deniz'i kucağımızdan kapıp bizi elimizde bavullarla oracıkta bırakan hala,kuzen ve babaannenin haline bakılırsa pabucumuz çoktan damda ve onların özlemini yatıştırmak için sık sık bu seyahati tekrarlayacağız.