26 Ağustos 2010 Perşembe

KALP ATIŞLARI........YOK!

Gelişi başlı başına bir hikaye olan ikinci bebişimiz bizimle fazla uzun kalamadı. Daha minik kalbinin atmasına bile fırsat vermeden doğa onu bizden aldı. İnsan mutluluk verici haberleri herkesle paylaşmak için sabırsızlanıyor ama böyle üzücü şeyleri anlatmaya, yaymaya dili ve eli varmıyor bir türlü.
Geçen hafta küçük kardeşin kalp atışlarını ilk kez duymak için doktorumuza gittik. Yine ilk hamilelikten tanıdığımız aynı tatlı heyecanlar içinde bulmuştuk kendimizi. Ne yazık ki atmayan bir kalple karşılaştık. Gelişimi 1 hafta kadar önce durmuş. Normal olan kese içindeki minik embriyo görüntüsünden başka ona bitişik daha küçük zar gibi birşey görünüyordu ultrasonda. Doktorumuz dedi ki "bu doğanın bir mucizesi, doğal seleksiyondur. Her hamilelikte yaklaşık %20 ihtimal vardır. Bebekte genetik bir problem, kromozomlarında bir bozukluk vs olmalı ki vücut onu reddediyor, gelişimini durduruyor. Pek çok kadın bunu yaşar da bazen çok erken haftalarda olduğu için hamile olduğunu bile anlamaz, adetinin geciktiğini sanır.Bu kötü, moral bozacak üzülecek birşey değil. Bunu unutacağız ve siz istediğiniz zaman tekrar bir bebek yapacaksınız"
Ne olursa olsun insan üzülüyor. Kendimizi alıştırmıştık ikinci bebek fikrine. Ama her işte bir hayır vardır diyoruz ve üzerinde fazla durmuyoruz. Zaten aslında doktorumuz her zaman söyler, kalp atışını duymadan fazla kimseye müjde vermeyin, bazen erken haftalarda kendi kendine iptal olabiliyor diye. Hata bizde, kendimizi kaptırdık, "bişey olmaaz" dedik, müjdeyi verdik. Hatta müjde vermeyi bırakın, ikinci bebekle zor olacak diye apar topar karşı tarafta, anneme yakın bir yerde ev tuttuk! Deniz memeden kesildiğiyle, biz karşıya taşındığımızla kalacağız. Ama inancım tam. Bence atalarımızın ettikleri en doğru laflardan biridir HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR!

10 Ağustos 2010 Salı

Deniz Ne İşler Karıştırıyor

Deniz'cik bir iş karıştırmıyor.Sadece büyüyor ve gelişiyor. Yeni beceriler kazanıyor, daha fazla anlayıp daha derdini- isteğini anlatmaya çalışıyor. Bizi bazen çok şaşırıtp bazen güldürüp eğlendiriyor. Unutmamak için yazıyorum:

-Bugün (10 ağustos) bir dönüm noktasıydı. Normalde bir yerde otururken bizden hiç uzaklaşmayan, en çok kafede-lokantada 1-2 masa ileri gezen kızım bugün arkasına bile bakmadan 30-40 m. uzaklaştı, hatta bir de köşe dönerek gözden kayboldu. Tabii kaybolmadı çünkü ben de peşinden gittim, ama gitmesem ruhu duymayacaktı. Bir kez de değil, ikincisinde de beni kitapçıda bırakıp dışarı çıktı ve dışarıda da kaotırıp gitmeye devam etti! Tehlikeli bir dönem başlıyor! Veya Deniz bana "sen misin beni memeden kesen, ben de senden iyice bağımsızlaşırım görürsün işte!" diyor!

- Gene bugünden bir ilk: Emin dışarı çıkacakları zaman Deniz'e hep "haydi kızım git ayakkabılarını getir sana giydireyim de gidelim" der, ama Deniz anlamaz gözlerle bakar. En iyi seferde ayakkabıların tekini babasına götürmüştü. Bu sabah ise Emin işe gitmek için hazırlanırken hiç bir şey demediği halde Deniz ayakkabılarının ikisini de babasına getirip uzattı,sonra da kapıya yöneldi! Sanırım bu iki gün önce aldığımız motorsiklet şeklindeki bisiklete (hani şimdilerde moda olan yanları korumalı, üstü tenteli, arkadan bir kolla ebeveynin iterek yönlendirdiği bebek bisikletlerinden) binme hevesinin dışavurumuydu! baba işe yetişiyor olduğundan sabahın 8'inde bisiklet gezintisine çıkarma işi anneye kaldı :)

- Bugün Deniz'i bir alışveriş merkezine götürken (bu sıcaklarda başka hiç bir yere gidemiyorum! Klimalı ortam şart!) araba koltuğuna koyduğumda ağlamasın diye yanına bisikletini de kodum. Bir eliyle gidonundan tutup ciddi bir ifadeyle arada bir bisikletine bakarak gidişi süper komikti! Yol boyu bisikletini bir an bile bırakmadı!

-Memeden ayrıldı. (Nasıl olduğunu ayrı bir yazıda detayıyla anlatacağım) Ama uyumak için emmeye alıştığından uykuya dalmakta zorlanıyor. Özellikle de benim kucağımda. Babası çook ilginç bir sırrını açıkladı: Deniz'i kucağına aldığında başına omuzuna koymak ve uyku moduna girmek istemiyorsa "zerzevatçı" diyormuş. Veya içinde zerzevatçı kelimesi geçen herhangi bir cümle kurması (hem de gayet sakin bir ses tonuyla) yeterli oluyormuş. Bugün öğlen uykusuna yatırırken denedim. İnanılır gibi değil! Anında sarılıp uyku moduna girdi! Halbuki dün uyutmak için baya bir uğraşıp başaramadıktan sonra bu sıcakta hanfendiyi pusetle sokakta dolaştırmak zorunda kalmıştım. Ancak o zaman uyumuştu ama ben de kan ter içinde kalmıştım tabi! Aslında çocukcağız bağıraçağıra geçen zerzevatçılardan korkuyor. Sanırım bu yöntem bu korkuyu derinleştirebilir. Böyle saçma şeylerle uğraşacağımıza Deniz börüşcesine uyku eğitimi vermek gerek... (bunu 6 aylık olduğundan berş söylüyorum dimi :) )

- Bu sabah iki üç kez bana bakarak "anne" dediiiiiiiiii!!!! YUUPPİİİİİ!!!!!

- Fark ettim ki bugün çok işler başarmış kızım! Memeden kesilince gece uyanmaları neredeyse yok oldu, sadece sabaha karşı 4-5 gibi bir kez uyanıyor. Psikolog gece kesintisiz uyuyan bebeklerde gelişimin gözle görülür şekilde hızlandığını söylemişti. Acaba bunlardan mı bahsediyordu?

Erken Gelen Yazı !- YILIN SÜRPRİZİ

Bu yazıyı aslında bir hatta iki sene sonra yazıyor olacaktım. Eğer herşey planlandığı gibi olsaydı tabii. Eğer hayat bazen kendi keyfince birşeyler yapıp seni elinde yaptığın planlarla şaşkın şaşkın bırakıp arkandan gülmeseydi. Eğer biz, yani kocam ve ben planlarımız doğrultusunda daha mantıklı, kesin önlemler almış olsaydık........... eğer o Çeşme tatilinde birbirimizi çok özleyip herşeyi unutmasaydık!!! Eğer bütün bunlar olmamış ve olmuş olsaydı, şu anda Deniz'in kardeşine hamile olmayacaktım!!!

Şüphe hemen ertesi gün başladı, ama gidip bir eczaneden ertesi gün hapı alacak kadar da güçlü değildi. Hem şimdi mis gibi denizde yüzerken kim çıkıp arabaya binip en yakın eczane için Çeşme merkeze kadar gidecek, oooooo!! Boşşşveeeerrrrr!
Bir hafta on gün sonra "ben ne zaman regl olacaktım ki acaba" hesapları başladı. Merak iyiden iyiye arttı. Bu baş dönmeleri, halsizlik falan da ne? Bu kadar erken başlar mıydı?? Yok canıııım, kesin ben psikolojik olarak herşeyi bu ihtimale yoruyorum! Gene de bir test mi alsam acaba?
Test alındı, tuvalete koşuldu, negatif çıkacağından neredeyse emin, ama gene de o aşamaya gelmiş olmak bile heyecan verici. "ya pozitifse" şüphesi... Ooohh, neyse negatifmiş.
Günler günleri kovaladı, negatif sonuçla içimiz rahatladı ama ortada olması gereken regl yok bir türlü. İstanbul'a dönüldü, "eh, zaten kontrol vaktim gelmişti, şu jinekoloğuma bir gideyim de hem genel kontrol olsun, hem neden hala regl olmadım söylesin". Erhan Bey'in kapısı çalındı, güler yüzü ve rahat tavırlarıyla sohbet muhabbet, artan bir heyecan fonda. Doktor ultrasonla baktı baktı, bir şey yok. Gene ooh bee! (fonda hafif bir hayal kırıklığı mı var ne??)
Gene de Erhan Bey, uyardı: "Eğer çok erkense bebek ultrasonda görülmüyor olabilir, ne olur ne olmaz bir kan testi yaptıralım." Kanı verdim. Ertesi gün sonuç belli olacak.
Ertesi gün cumaydı, Erhan Bey'in tatil günü. Ben konuyu o kadar aklımdan çıkarmışım ki arayıp sormayı unuttum bile. "Ne erkeni canım 3 hafta oldu, olsa görünürdü" düşüncesindeyim, nereden biliyorsam?? Cumartesi planlar programlar, gezmelerle geçti ve ben hep arayacağım. Sonunda aradığımda kız " aa sonucunuz laboratuardan gelmemiş" dedi. "Arayayım ben size bildireyim" Bu böyle, hafta sonu boyunca sürdü. Ama benim cep telefonuma ne olduysa kendi kendine kapanmış, ve açılamadığından ben bu aramaları Emin'in telefonundan yaptım hep. Sonunda pazartesi tekrar aklıma gelip aradığımda hattaki kız doğruladı ilk günden itibaren olan güzel şüpheyi "hanfendi, hormon seviyesi 90 çıktı. Yani pozitif, hamilesiniz." Bende bir şok. Ne hissedeceğini tam bilememe hali. O kadar kendimi hazırlamışım ki tersi cevap duymaya.
Herkesten önce cebinden doktorumuzu aradım. Gayet sakin, "biliyorum, bütün hafta sonu sana ulaşmaya çalıştım, mesaj attım, sesli mesaj da gönderdim" demesin mi! Telefonun azizliği! "Ama dedi 90 düşük bir rakam, sağlıklı bir hamilelikte bunun her 48 saatte yaklaşık 2'ye katlanarak artması lazım. Sen şimdi hemen git bir kan testi daha yaptır, bana çıkan değeri bildir. Eğer sağlıklı bir gebelik varsa değerin 360 civarı olması gerekir." dedi. "Sağlıklı olamayan gebelik olasılığı ne anlama geliyor doktor?" "Sen şimdi boşver, bunları düşünme, git hemen bir test yaptır." Haydaaaaa!! Aklımıza bir de "sağlıksız gebelik" ihtimalini sokmanın ne gereği vardı şimdi? Ben durur muyum, hemen internet açıldı, tıbbi sitelerden konu incelendi : Kan testlerinde gerektiği gibi 48 saatte 2 kat artış göstermeyen değerler dış gebeleğe işaretmiş. Aldı beni bir stres. Dış gebelik dediğin ciddi bir problem, gene operasyonlar, hastaneler bilmem neler beni mi bekliyor! Gerildikçe gerildim, "bende bu şans varken bu kesin dış gebeliktir" hissiyatıyla, dua ederek gittim bir laburatuara kan verdim. Bir de kan alan hemşire sağolsun bu aralar dış gebeliğe ne kadar sık rastlandığından bahsetmez mi! Hey Allah'ım!
Sonuçta bitmek bilmez bir 3-4 saat sonunda, iş yerinde beklemeye dayanamayıp yanımıza gelen babamızla beraber aradık laboratuarı. Değer 627. Gene oohhhhhh!!!! Hem de kocaman bir OOOHHHHHHH!!!! Ama bu seferki hamile olduğum için!

İşte ikinci afacanımızın gelişini böyle öğrendik. O günden birkaç gün sonra da doktora tekrar gidip ultrasonla bir daha muayene oldum. Evet, işte oradaydı. Minik siyah bir su damlası. İkinci bebeğimin tohumu. Kız mı erkek mi, bu sefer bana mı benziyor, uslu mu ablası gibi yoksa yaramaz mı, hepsini şimdiden içinde barındıran minicik bir damlacık. Annelik duyguları hemen tekrar ele geçirdi beni, göz pınarlarımı yaşla doldurdu. Bu yüzden Emin'den "neyse canım, düşünür taşınır, enine boyuna konuşur bir karar veririz" demesine bozuldum açıkçası. Benim için baştan beri verilecek bir karar falan yoktu ki. Kararı doğa bizim yerimize vermişti işte. Bunu hayatın bize bir armağanı gibi görmeliydik. Sadece biz 1 sene sonra planlarken daha erken geldi diye...
Emin bir erkek, bir mühendis ve doğası gereği her detayı planlamak isteyen, işin lojistik tarafını tam anlamıyla çözmeden bir işe girişmeyen, hayatın gerçekleri ile ilgili daha çok endişe taşıyan bir adam. Ben olayların daha çok romatik ve duygusal yönünü gören, biraz daha "boşveeer, bişey olmaz, bir şekilde hallederiz" ci bir insanım. Neyse ki Emin'in en önemli endişesi olan benim sağlık problemlerimi doktorumuz rahatlattı. Diğer konuları da ben hallettim :) Bir kaç günlük bir şaşkınlık vene yapacağını-düşüneceğini bilememe halinden sonra sevinç, heyecan, "kız mı erkek mi" merakı, herşey olması gerektiği gibi başladı bizde. Kızımız abla olacak diye daha bir büyük göründü gözümüze, ama bazen de "ay yazııık kendisi daha bebek ayol" diye şevkat seli yaşadık. Deniz için en kötüsü doktorumuzun Deniz'i artık memeden kesmenin yeni bebek için daha iyi olacağını söylemesiydi. Zavallı kızım, kardeşi için birşeylerden fedakarlık yapmaya başladı bile! :)

İşte böylece biz bir maceraya atıldık. Etrafımdaki Deniz yaşlarında bebekleri olan bütün arkadaşlarım "Özlem sana inanmıyoooruuuuuummmmmmm, gerçekten doğuracak mısııııınnnnnnnnn!!!!!!!!!" şeklinde tepkiler gösteriyorlar. Bense bir kere içinde bir bebeğin mucizevi büyüyüşünü yaşamış ve o bebeği kucağına alıp büyütmüş bir annenin tersini nasıl düşünebileceğine şaşırıyorum (maddi veya manevi çok iyi bir sebebi olan kadınları ayrı tutalım-ciddi maddi imkansızlıklar, mutsuz bir evlilik, bir sağlık sorunu vs) Ve biliyorum ki arada bir pişman olacağım anlar olsa büyüyen aileme baktığımda, ikisi de biraz büyüyüp iki çocuğumun ellerinden tutup gezdiğimde veya onlarla sohbet ettiğimde "iyi ki böyle olmuş" diyeceğim. Emin ise bunu benden de sık söyleyecek!