31 Ocak 2010 Pazar

BU GÜNLERDE

Bu günlerde gündemim oldukça yoğun. Zihnimin gündemi yani. Yoksa ne olacak, günler kızımla ilgilenerek, birbirine benzer bir şekilde birbirini kovalıyor. Deniz’İn 6 aylık olmasıyla birlikte onunla ilgili yapılacak işler, gündemimde başka birşeye yer bırakmayacak kadar çok zamanımı almaya başladı . 2 gün öncesine kadar kayınvalidem bizde olduğundan işler bölünüyordu, tam anlaşılmıyordu. Şimdi babaannemiz ablasına gitti, ve biz kızımla başbaşa kalınca asıl işin 6 aydan sonra başladığı bana iyice dank etti. Zira sabah kalktıktan sonra gün, Deniz’in altını değiştir, Deniz’e kahvaltı hazırla, yedir, kendine kahvaltı hazırla, ye, Deniz’le oyna, uykusu gelen Deniz’i uyut, ortalığı topla ve Deniz’in öğlen mamasını ocağa koy, yemeğin yoksa kendine yemek yap, Deniz’in yoğurdu bittiyse ona yoğurt yap, uyanan Deniz’i al emzir, oyun oyna, altını değiştir,Deniz’in öğlen mamasını ez, yedir, kendin öğlen yemeği ye, uykusu gelen Deniz’i uyut vsvsvs şeklinde bir kısırdöngü olarak bitiveriyor. Anlaşıldığı üzere bu yoğunluğun başlıca sebebi ufaklığın 6 aylık olmasıyla birlikte ek gıdalara başlaması. Eskiden ne de rahatmışım dedim, acıktı mı, hoop kaldır giysiyi ver memeyi, mama en uygun sıcaklıkta, kıvamda ve besleyicilikte gelsin! Şimdi hazırlıklar var, bundan başka aşılması gereken alışkanlıklar ve edinilmemesi gereken alışkanlıklar var. Mesela önceki yazımda uzun uzun bahsettiğim kucakta uyuma alışkanlığı konusunda hala bir adım atmadım. Bazı günler Deniz’in bana sarılarak uyumasından çok zevk alsam da gün geçtikçe artan sırt-boyun ağrılarım ve kollarımdaki dermnsızlık bana birşeyler yapmam gerektiğini söylüyor!
Bu günlerde bir problemim de babaanne buradayken sürekli kendisiyle ilgilenen, onunla oyun oynayan birisinin olmasına alışmış olması. Daha önce kendi kendine güzel güzel vakit geçirmesine rağmen şimdi sürekli ilgi alaka ister oldu. Bilgisayar başına oturmak veya yemek yapmak veya başka bir odada birşeyler yapmak pek mümkün olmuyor bu durumda. Ama yavaş yavaş eski duruma döneriz diye tahmin ediyorum. Bir de bizim minik TV seyretmeyi öğrendi ki sormayın! Ben gündüzleri hiç TV açmadığım için akşamları da bizimle az oturduğundan şöylle bir bakar geçerdi, bu aralar gündüz baya bir seyrediyor. Hatta dün o bakarken kapattım diye bağırınca tamam dedim! Artık Deniz odadayken asla TV açmıyorum.
Deniz’in daha çok zaman istemeye başlamasıyla benim evde yapılacak işler almaya başlamam anı günlere denk geldi diye midir nedir, biz zamane anneleri fazla mı yükleinyoruz kendimize diye de düşünüyorum bu günlerde. Kayınvalidemin burada olduğu dönem onun çocuklarını büyüttüğü dönemde anne olmakla ilgili pek çok hikaye dinledim. O zamanlar anneler her mamayı elde kendileri yapıyorlarmış, bezler elde yıkanıyormuş, bebeler ayakta sallanıyormuş, reçeller, turşular, tarhanalar, sarmalar, börekler, salçalar vs evde yapılıyormuş. Hatta mısır nişastasını, pirinç ununu, et ve tavuk bulyonları kendileri yapıyorlarmış. İş çokmuş.
Şimdi ise işlerin vakit alıcılığı çok daha az. Sebzeleri buharda pişirip püre yapma, biberonları temizleme ve ısıtma, yoğurt yapma vs gibi pek çok işi bizim yerimize aletler hallediyor. Ama doğum öncesi depresyon, doğum sonrası depresyon, stresten kaynaklı süt azalması gibi bütün sorunlar da bizim nesilde. Tabii öyle olunca annelerin neslinden “amaaaan, bizim zamanımızda bunların hiçbiri yoktu “ şeklinde küçümseme-eleştiri oklarına hedef oluyoruz. Halbuki bizim işimiz daha kolay görünse de bizden beklenenler çok daha fazla. Aslında bizim kendimizden beklentimiz yüksek. Sadece iyi anne olmak yetmiyor, yetinmiyoruz . 40 yıl öncesinin ev hanımları çocuk doğurup ev hanımı ve anne oluyorlardı. Ev işlerine bir de bebek bakımı ekleniyordu. Zamanımızın çalışan, bakımlı, kültürlü, entelektüel kadını çocuk sahibi oluyor, bir yandan ideal anne olup çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmeye çalışırken bir yandan hemen formuna dönmek, bakımlı olmak, sosyal olmak, mesleğini unutmamak ve/veya para kazanmak için işine dönmek zorunda hissediyor. Hiçbirini yapmayıp sadece bebeğine bakan ve ev hanımlığı yapan annelere ilk aylarda olmasa da bir süre sonra kendi gibi olan çevresinde sanki bir küçümseme yerleşiveriyor gibi geliyor bana. Tabii belki de bütün bunlar benim kendi kuruntularımdır. Çünkü doğruyu söylemek gerekirse ben akşam olup ev işi ve Deniz’in bakımıyla geçen bir günden sonra kocam eve geldiğinde ve “günün nasıl geçti bugün ne yaptın” diye sorduğunda hiçbir şey yapmamış gibi hissediyorum. “Ay şekerim evin işi bitmiyor” lafının gerçek olduğunu gördüm. Gerçekten evin işi bitmiyor ve sadece ev işi yaparak, yani aslında hiçbirşey yapmayarak bir ömür geçebilir. Geçer, ve insan farkına bile varmaz. Bir evlat yetiştirmiş olma ise böyle bir durumda avuntu mudur bilmiyorum…
İşte sonuçta başladığım noktaya dönüyorum. Beklentiyi oluşturan böyle şeyler düşünerek ben kendim oluyorum aslında. Ama bu düşünceye getiren de içinde yaşadığım topluluk. Kesin ollan bir şey varsa o da para için çalışmaya mecbur olmadıkça (şükürler olsun ki şimdi bu mecburiyetim yok) kızımı başkalarına (anneanne bile olsa) bırakıp gitmek istemem. Ama yanında başka birşeyler daha yapmak gerek. Nokta.

3 yorum:

  1. Deniz alti aylik oldu demek! Zaman ne cabuk geciyor, cok tatli olmus masallah. Yazdiklarin cok dogru hem yapacak cok sey var, hemde hicbirseye vakit yok...Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Ama yanında başka birşeyler daha yapmak gerek.

    demissin ya, isin puf noktasi burada :) Kizinla birlikte, kendin icin, kendin ve kizin icin yaptigin her sey senin icin bir kazanc olacaktir :) Ev isi dedigin gibi bitmiyor. Gunluk ortalama bir kac is, ona da yakinda kizini da dahil edersin; birlikte camasir, bulasik yerlestirmek vb tum isler hem daha zevkli oluyor cocuklarla, hem onlar da kendi islerini kendileri yapma konusunda kucuk kucuk adim atiyorlar boylece; ondan sonrasini kendine ayirman cok onemli iste. Bir seyler uretmek, birlikte bir seyler yapmak, her ne olursa.. cok zevkli, cok eglenceli.. Hem bence cocuklar da, anneleriyle, annelerinin yaptigi aktivitelere katilarak; gezme, fotograf cekme, bahce isiyle ugrasma vs vs.. bizimkiler:) anne hic cocugun uzerine dusmeden kendilerini gelistiriveriyorlar :))

    YanıtlaSil
  3. Bana çok dokundu bu yazı doğrusu. 3,5 aylık yavrumu bırakıp işe dönmek durumunda kaldım geçen hafta itibariyle. Nasıl özlüyorum kuzumu gündüzleri sorma. Neyse ki babaya ve ananeye bırakıp gidiyorum. Yani en azından ebeveynlerden biri ile kalıyor kuzum. Ama çok zor bir durum.
    Elimde olsa ben de en azından 3 yaşına kadar kendim ilgilenmek isterdi gündüzleri de.

    Zamane kadınlarının kendilerine bu denli yüklenmeleri konusunda sana katılıyorum. Ama doğrusu geçiş zaman kadınları da şimdi bizim aklımızın alamadığı kadar zor koşullarda yaşamışlar. Yani nereden baktığına bağlı biraz da sanki.

    Deniz'i öpüyoruz.

    YanıtlaSil